Dünya memleket geyikleri

24 Eylül 2008 Çarşamba

Türküm Doğruyum (zorla)

Türkiye'nin ne halde olduğunu anlatmak için kanıta ihtiyaç yok ama hala bazen ne kadar çağdışı, ne kadar köktenci uygulamalar olduğunu görmek beni üzüyor. Kökten laiklerle kökten dincilerin çekişmeleri üzerine yazdıklarımı buraya koymaktan son anda vazgeçmiştim ama bu kez kendimi tutmayacağım. Konu İstiklal Marşı gibi çoktandır değişmesi gereken, ama nedense değişen zamana direnen, Türkiye'nin ilerlemek istemediğinin kanıtı gibi hala her gün bütün ilkokullarda yankılanan Andımız'la ilgili. Hani Türk olsun olmasın bütün öğrencileri "Türküm doğruyum" diye yemin etmeye zorlayan o and. Bana ta o zaman da dokunuyordu şimdi de dokunuyor; bu kadar dikkafalı bir baskıcılık Türk olmayan vatandaşlarımızı büsbütün devlet düşmanına çevirmez mi diye. Belki de milliyetçilerin işine geliyordur bir içdüşman yaratmak, sonra milleti birleşip savaştırmak, Türk milletinin binlerce yıldır yaptığı gibi. İlerleme yok.

Aşağıdaki yazı 24 Eylül 2008 tarihli Taraf Gazetesi'nde Rana Şenol tarafından yazılan makaleden alıntıdır. Orjinal makale burada.


Amerika’da da Türkiye’deki gibi öğrenci ‘and’ı var. ABD’de bir veli ‘and’da geçen ‘Tanrı’ kelimesinin çıkarılması için açtığı davayı kazanırken; Türkiye’de ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ diye başlayıp ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ diye biten ‘and’ın kaldırılmasını ya da değiştirilmesini isteyen 42 öğretmen hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış. ABD ile Türkiye’nin farkı da bu.

Geçenlerde okudum: ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ diye başlayıp ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ diye biten öğrenci andının kaldırılmasını ya da çağdaşlaştırılmasını isteyen 42 öğretmen hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış! Türkiye Cumhuriyeti birçok etnik kimlikten oluşan bir ülke değil mi? Tek bir etnik kimliği öne çıkaran, herkesi bir cendereye sokarcasına o kimlik altında bağdaşık hale getirmeye çalışan bir andı çağdaşlaştırmakta ne sakınca olabilir? Baskın Oran, ‘Ulusunu tek bir etnik/dinsel birimden ibaret sayan ve bunun böyle olmadığını bildiği için de asimilasyondan ayrımcılığa kadar çeşitli baskılar uygulayan bu devlet türü, 1920’ler ve 30’larda kaçınılmazdı. Ülkeyi de dışa karşı koruyordu. Ama şimdi ona içte ve dışta korkunç zarar veriyor. Homojen ulus yaratacağım derken (...) bütün komşularıyla kavgalı, dışta silahlanan, içte durmadan düşman arayan, kronik huzursuz bir ülke yaratıyor’ derken ne kadar da haklı.

Türkiye’deki öğrenci andı ise eski Milli Eğitim bakanlarından Reşit Galip’in 23 Nisan 1933’te çocuklara yaptığı bir konuşmanın eseri. Reşit Galip, aynı gün Çankaya Köşkü’nü ziyareti sırasında ‘Çocuklara armağanım olsun’ diyerek metni Atatürk’e sunmuş. Milli Eğitim Bakanlığı, 10 Mayıs 1933’te, Talim Terbiye Kurulu’nun 101 sayılı kararı ile öğrenci andını uygulamaya koymuş ve öğrencilerin andı her gün tekrar etmelerini zorunlu kılmış. 1972 yılında metin değiştirilip ‘budunumu’ kelimesi ‘milletimi’ yapılmış ve ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ diye başlayan cümle ile en sonda yer alan ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesi eklenmiş. 1997 yılına gelindiğinde ‘Andımız’ yeniden düzenlenerek bu günkü son halini almış. [Yani sanıldığı gibi andımız değişmez birşeydeğil.]
_________________________________

Yağmur Atsız Star gazetesinde yazdığı Riya Cumhuriyeti başlıklı yazıda bu konuya çok güzl değinmiş:

...

İki cezá dávásı, bir Roland Barthes: Faşizm söyleme memnûiyeti değil söyleme mecbûriyetidir!

Bakınız, anlama özürlü yurddaşlarım yine küplere binecek ama biri tutup kendi öyle hissetdiği, düşündüğü için ‘Varlığım Türk Varlığı’na armağan olsun!’ dese buna kimse karışamaz, şahsî görüşüdür. Ama aynı şeyi milyonlarca çocuğa zorla söyletdiniz mi onun adı faşizmdir.

Linkler: 1. makale, 2. makale, andımız, Talip Kurşun-Radikal, Korsansozluk, beyin yıkayıcılar, Ekşi Sözlük


Hiç yorum yok: